23 Aralık 2014 Salı

İmza Marka "Komili"

Bu yazı dizisinde  kronolojik olarak Türkiyenin gerçek zenginliği olan markaların yaşam yolculuğuna çıkacağız. Bu yazı Dizisinin hazırlanmasındaki Başlıca kaynak Reklamcılık vakfı Yayınlarından çıkan TM Marka dizisi NÜkhet Vardar, El izi İletişim yayınlarına ait Kaynaktır. Düzenleyen: Esra Türkal

Komili Zeytinyağının öyküsü 1878’de Midilli Adasında başlar. O yıllarda ada Osmanlı toprağdır. Komi’li Hasan, Adada sabun ve zeytinyağı üreterek  geçimini sağlamaktadır. Aile Lozan Antlaşmasından sonra  mübadele gereği Ayvalık'a göç eder ve kuşaklar boyu süren Komili markasının öyküsü başlar.
Hasan Komili adının hikayesini şöye anlatıyor.” Aile esasında Midilli adasının Yere bölgesindedir. Yere deniz kenarındadır. Ancak Komi köyü biraz daha içeride, zeytinliklerle kaplı tepelik bir alandadır. Babamın dedesi  sürekli Komi ye gidip geldiği için Komi’li Hasan olarak bilinirmiş.Marka'nın isim hikayesi böyle başlarken markanın ürün çeşitliliği zaman içinde evriliyor.

Sahnelerde Komili Sabunları

Üretilen bütün zeytinyağları yemeklik kullanılamadığından, ayrılan kısım sabun olarak değerlendirilirmiş. İşte markanın ürün şemsiylerinden biri olan sabun sahneye doğal akış içinde çıkmış oluyor.
Markanın yaratıcısı Necmi Komili'nin Yolculuğu
 
Kalitesiz ürünle alıcıyı birkez, kendini ebediyyen kandırırsın” diyerek yola çıkan Necmi  Komili 1950 yılında Ayvalıktan İstanbula yola çıkar.
Komili 1950 yıllarında yaşanan hızlı nufüs artışı ve kentleşme sorunlarından dolayı artan talebi karşılayamaz duruma gelir. 1950 yıllarında artan talebi karşılayabilmek için margarin üretimi başlar. Bu durum zeytinyağı üretimi biraz gerilere iter çünkü zeytinyağı üretimi zahmetlidir kar elde etmek isteyen üreticiler bu noktada sahneden yavaş yavaş çekilirken. Komili piyasanın zorluklarına karşı direnmektedir.1950li yıllardaki ithal ikameci politika yüzünden o yıllarda komili ihracat teşvikleri dolayısıyla dış ticarete önem verir.
1960 yıllarında ise bütün dünyada ki tamamen emek yoğun üretimden, seri üretime yeni geçilmektedir.
İthal korumacı dönemden sıyrılan Türkiye'de yenilikçi Necmi Komili iş başındadır.
İtalyan Mazzoni firmasının beşinci müşterisi Necmi Komili olur ve ürün çeşitliliğini ve kalitesini Ülke sınırlarıyla sınırlamadan Dünya'ya açılır.
1972 yılına geldiğinde Komili zeytinyağına önem verir. Ancak o yıllarda üretimde ki en büyük sorun ambalajlamadır. Zeytinyağı kare teneke kutularda satılmaktadır ve bu kutular dışarı sızma yapmaktadır. Küçük ambalajlama yağın kalitesini daha da üşürdüğünden o da iyi bir alternatif değildir. Alternatif arayışı firmanın aklına şunu getirir.
O yıllarda Türkiye motor yağı üretiminde ivme kazanmıştır. Pazara sunulan motor yağları silindir şeklindeki teneke kutularda satılmaktaydı, bu teneke kutular otomasyonla üretiliyor ,daha ucuza mal oluyor ve sızma problemini ortadan kaldırıyordu. Komili zeytinyağını bu kutularda pazarlama fikrine sıcak baktı, herkes bunun yanlış olduğu söylemesine rağmen. Yeni tasarım logosuyla ve yeni kutusuyla ürünü bu kutularda “ Yeni Komili Altın Kutuda “ kampanyasıyla  zeytinyağını piyasaya sunan Komili büyük bir başarı elde etti. Ayrıca basın ve reklamlarda zeytinyağının içilebilecek kıvamda olduğundan da söz edilir.
 Daha o yıllarda zeytinyağının tadı ve sağlıklı oluşu önplana çıkarılır.Ambalajdaki değişiklik iletişimin gücüyle birleşince marka inanılmaz bir Pazar başarısını yakalar. 1990 yıllarına geldiğimizde Türkiye margarin pazarında küçülme eğlimine girmişti. Margarin sektöründe yer alan Unilever  1993 yılında Komili markasına ortak oldu.
1991 yılında da “Tabiatın Mucizesi” kampanyasıyla Komili zeytinyağı kendinden çok söz ettirmeye başladı.1980 li yıllarda zeytinyağı ile ilgili “zeytinyağı ağırdır, kokuludur pahallıdır” yanlış bir kanı mevcuttu. Bu bilgi eksikliğini komili Kalp ve damar doktorlarıyla işbirliği yaparak tamamladı. O yıllarda Houston Üniversitesi tarafından  zeytinyağının sağlığa yararlı olduğunu anlatan, hatta onu uzun yaşamanın sırrı olarak görenAkdeniz diyeti diye birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Komili o yıllarda bu akademik yayınlara erişir, bunları Türkçeye çevirtir ve doktorlara hemşirelere yönelik geniş çaplı bir bilingilendirme kampanyası başlatır. 1992 yılında Kristal Elma ödülünü alan bugün bile çok net anımsanan “Tabiatın Mucizesi “bu kampanyası, Komili markası için dönüm noktasıdır.Marka 1993 de  Tamamen Unilever’e geçer  bu kampanya bir süre daha yayınlanır ve 1994 yılına geldiğimizde Komili ambalajları tekrar yenilenir.Tabiatın mucizesi kampanyası iki yıl sürer. Bu sürede tüketici  ve Pazar zeytinyağını iyice sever ve benimser. Pazarda ki yeni rakiplerde bu söylemden etkilenirler. Bunun üzerine Komili zeytinyağı 1995 yılında diğer markalardan ayrışmak için “Akdeniz” temasını sahiplenir. 1997 yılında Ogily imzası ile “Akdeniz” teması kullanılır. Ancak yurtdışındaki ile  Türkiyedeki Akdeniz algısı farklılığı nedeniyle Akdeniz algısı tüketicinin zihninde oturmaz ve farklı bir pazarlama kampanyasıyla reklama yeniden konumlandırır. Akdeniz dendiğinde Türk insanın aklına Antalya , Alanya gelirve zeytin bu bölgelerle bağdaşmaz. Halbuki uluslarası anlamda Akdenizin çağrıştırdığı ülkeler İspanya, Portekiz, İtalya ve Yunanistandır. Markanın yaptığı Pazar araştırmaları sonucu, tüketici gözünde gerçek zeytinyağının tatil dönüşlerinde Ege bölgesinden Kuzey Egeye otomobille geçerken yol kenarında köylülerden satın alınan dökme zeytinyağı olduğuna dair,  zeytinyağı ile ilgili yanlış bir algının olduğunu tespit eder. Bu algıyı değiştirmek amacıyla “Komili Ağacı” temalı bir pazarlama kampanyası geliştirilir bu kampanya ile özel üretime geçilir.
Ulus 29 adıyla özel zeytinyağı üretilir.Türkiyenin sahip olduğu yüzlerce değer arasından bazı değerler vardır ki yeri başkadır. Çünkü onlar Türk ekini alarak anılırlar. Örneğin Türk Lokumu, Türk kahvesi, Türk Tütünü, Türk hamamı ve Türk Zeytinyağı gibi. İşte Komili Markasıda buradan yola çıkarak Türk zeytinyağının Hikayesini devam ettirmiştir.

14 Ekim 2014 Salı

Marka Vakko


Merhaba!
Pazarlama alanındaki en çetrefilli olay Marka yaratma sürecidir. Ölçümleyemediğiniz  bir çok faktör işin içindedir. Bu yüzdende marka yaratma süreci  en zor  ve en keyiflisidir. Marka kavramı tamamen bir ilizyondur. Kesin bir formülü yoktur.Aşk gibidir Bu yüzden de Markalar tanımlanırken, LOVEMARKS kavramı yaratılmıştır. Lovemarks (Aşk markalarının) günümüze, ulaşabilmiş olmasının nedeni duyular ve sadakatle ilişkilendirilmiştir.Aşk markaları kısacık bir paragrafla anlatılmayacak kadar kapsamlı, ancak bir giriş için yeterlidir. Bugün size marka yazı dizisinin devamı niteliğinde ki, Bu ülkenin zenginliklerinden biri olan VAKKO markasının tarihine ve markalaşma sürecine tanık olacağız.
Pazarlama bilim dalında, ülkenin Zenginliği Sahip olduğu markaların değeriyle ölçülür. Moda , Parekende ve Mağazacılık alanında Türkiyenin en önemli değerlerinden biri olan VAKKO’nun tarihi bizimde tarihimize de ışık tutar.
Vakkonun kurucusu, Vitali Hakko 16 yaşında, iş hayatına başlar, Mahmutpaşada Spripos adlı tuafiyeciin yanında, sokakta durup müşterileri mağzaya çekmeye çalışmaktır ilk işi  Daha sonra çalıştığı mağaza Kupidis Şapka işine girer bu işin ayrıntılarını çözen Vitali askerlik sonrası, modern Türk Kadının giyimine katkıda bulunabilecek, kendi şapka mağazasını açar.
Girişimciliği ve yenilikçiliği hiç bitmez. Pazarda ki değişimleri önceden sezinleyerek önüne çıkan fırsatları iyi değerlendirir. Eşarp  işine girer. Fason  olarak ürettirdiği eşarpların tümüne Vakko markasını basar.Türkiye o yıllarda marka kavramıyla henüz tanışmamıştır.  Vitali Marka yaratmadaki ilk süreci standartlaşmayı getirerek başlatır.  Eşarplarda kalite standartını sağlar. Markasını korumak için bunula da yetinmez, eşarpların kenarına madeni bir vakko mühürü yerleştirir.Ve bu mühürün ne anlama geldiğini tüketicilere reklamlar aracılığla anlatır
VAKKO ilk defilesini 1955 yılında Taksim Belediyesi Beyoğlu gazinosunda gerçekleştirir. İkinci dünya Savaşının 10 yıl sonrasında Avrupa yaşam savaşı verirken, Vitali’de ki vizyonu düşünübiliyor musunuz?
1962 yılıa geldiğimizde parekendecilik adına ilk atılımın gerçekleştirir. 1962’de Beyoğlu mağazasını açar ve böylelikle Türkiyede ilk kez çok katlı mağazacılığı başlatmış olur. Vakko Beyoğlu, o güne kadar açılan, en büyük mağazalar arasında yer alır. Burada müşteriler ilk kez pazarlıksız satış, düzenli indirimli satış, satılan malın değiştirilmesi, geri alınması gibi çağdaş uygulamalar ile tanışır
O yıllarda üretim tesislerini önce Kurtuluşta genişletir,  daha sonrada Mertere taşır.
Vitali Hakkonun amacı, modayı  sınırlı sayıda kişinin ulaşabileceği bin unsur olmaktan çıkarıp daha geniş kitlelere yaymaktır. Bunu başarıncada “moda bir yaşam biçimidir” der. Ve giyim çok ötesine geçerek  çikolatadan, parfüme  ve dekorasyona kadar Vakko tarzını yerleştirmeye başlar.
İkinci Kuşak Cem Hakko markayı devraldığında markayı dinamik ve genç hale getirir. Vakko gençleşir  ve günceli yakalar. 1938 Doğumlu Vakko gibi köklü bir marka bir yandan devraldığı değerleri koruyarak , öte yandan marka kimliğini güncelleyerek devraldığı mirası yeni projeler ve ürün çeşidiyle sürdürür.Ve birçok yeniliklere ev sahipliği yapar.
2006 yılında ünlü moda tasarımcısı Zac Posen’in Vakko’ya özel yorumladığı kreasyonlar Zac Posen @ Vakko etiketi ile buluşur. Dünyaca ünlü top model Gisele Bundchen Vakko’nun kampanya yüzü olur.

2010 yılında gelin ve damat aileleri için her tür seremoniye uygun abiye, smokin, aksesuar, iç çamaşırı ve şapka seçeneklerini tek bir mağazada buluşturan Vakko Wedding House Akaretler açılır.
Kurulduğu günden bugüne, moda ve sanatı ayrılmaz bir bütün olarak gören Vakko bir çok ilke imza atmıştır.
Vakko’nun 1969 yılında kurulan Merter  fabrika binasının iç ve dış duvarlarını Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan İlhan Koman’a, Hasan Kavruk’tan Jale Yılmabaşar’a çok sayıda sanatçının kalıcı rölyefleri, heykel ve seramikleri bulunur .
Merter’deki bina satıldıktan sonra 2008 yılında üretim merkezi Esenyurt’a taşınınca, Merter’deki binanın duvarlarındaki sanat eserleri, duvarlar kesilerek Nakkaştepe’ye getirilmiş. Moda Merkezi’nin duvarlarına getirilmiş. Resim ve heykel koleksiyonu için de başka bir bölüm ayrılmıştır.
2012 yılında Moda Vakko Merkezi bünyesinde Nakkaştepe’de “Moda Merkezi” adı verilen yeni bir binasında “Vitali Hakko Kreatif Endüstriler Kütüphanesi” kurulur. Türkiye'de Kreatif Endüstriler adına açılmış ilk kütüphane olma özelliğini taşıyan bu çok özel mekan, moda, mimari, resim, tasarım, sinema,müzik gibi bir çok alanda geniş bir koleksiyona sahiptir. Kütüphane hlka açıktır ve  bu konulara ilgi duyan, araştırmaya meraklı olan herkes kütüphaneden yararlanabilir.
Yenilikçi tavrı sayesinde Vakko bugün bir yaşam biçimi bir markadır.Çikolatadan gelinliğe birçok elit hisse yaşatır müşterisine... Vakko bu ülke ile birlikte büyümüş ve sayısız katma değerde bulunmuştur. Bu yüzden Vakko bu ülkenin değeri ,zenğinliğidir.
 Düzenleyen Hazırlayan: Esra Türkal

18 Eylül 2014 Perşembe

Marka İşbankası


İş bankası Cumhuriyetin ilanından sonra askeri alanda kazanılan zaferleri ekonomik başarılarla da taçlandırmak amacıyla kurulur.Cumhuriyetin ilk yıllarında büyük bir savaştan çıkan ülke harap haldedir. Sermaye hep yabancı elde toplanmıştır.Banka Misak-ı İktisadi fikrinden yola çıkarak 26 Ağustos 1924’te kurulur. Türk ulusunu tasarrufa çağırır ve kader birliğine davet eder. Teknolojik yenilikleri ülkeye getirme görevini üstenir.Bunları yaparken Marka tüketicisine GÜVEN verir. Bu marka ağırbaşlı dingin ve geçmişiyle gurur duyan bir bankanın hikayesinin Markasıdır. İşte Size bu yazıda Türkiye iş Bankasının Markalaşma sürecini aktaracağım....
Yıl 1925 İzmir İktisad kongresi toplanmış,   Ülkenin ekonomisine dair önemli kararlar alınmıştır. Bu kararların ortak paydasında, Türk insanının girişimci olması, yerli sermayenin en kısa zamanda oluşturulması,  Türkler tarafından yönetilecek Ticari bankanın kurulması ve yerli ikame ürünlerin üretimine hız verilmesi yer almaktadır.
Osmanlıdan gelen ekonomik yapıda, Türkler  çiftçi memur ve asker sınıfına mensuptur. Ticaret hatta zanat, azınlıklara bırakılmıştır. Kapitülasyonlarla da yabancıların varlıkları korunmakta ve sağlamlaştırılmaktadır. Sermayenin toplandığı yabancılar savaş nedeniyle bankaları kapatmış daha sonra ülkeye geri dönmüştür.Türk tüccarlar orta uzun vadeli kredi bulmakta büyük güçlük yaşamaktadır. Ülkenin en büyük eksikliği ekonomik atılımları gerçekleştirebilmek için gerekli sermaye birikiminin eksikliğidir.
İş Bankasının kuruluşunu Falih Rıfkı Atay ÇANKAYA eserinde şöyle bahsetmektedir. “ Yapılacak şeyleri devletten başka yapabilecek olan yoktu. Partinin iki yüz bin lirasının bir yabancı bankaya yatırarak hissedar olma teklifinde bulunduğumuz vakit,: “Türkler  bankacılık edemezler. Paranızı bize bırakırsanız size faizinizi veririz diyorlardı. 1 Temmuz 1924 yılında İmar ve İskan bakanı olarak görev yapan Mahmut Celal Bayar Gazi Mustafa Kemal’in isteği ile bakanlıktan ayrılarak Bankanın Genel Müdürlüğü görevini üstlenir.
İlk Reklam Kampanyası.....
1928 yıllarında, Ülkenin  en büyük eksigi sermaye yetersizliğidir. O senelerde Merkez Bankasıda henüz kurulmamıştır ülkede yeterli  sermaye birikimi ve altın döviz rezervi bulunmamaktadır. Tüm bu nedenlerle 1928 de Kumbara Seferberliği başlatılır. Amaç tasarrufa özendirilmesi ve ülkenin kalkınması için gerekli olan sermaye yapısının oluşturulmaya çalışılmasıdır. 1927-1928 de “ Damlaya damlaya göl olur” başlıklı ilk duvar reklamını yapar.Bu fikir 75 yıl boyunca devam eder ve Bu fikir 2002 yılında Kumbara Fonu’na dönüşür.Amaç  yine çocukları aileleri tasarrufa özendirmektir.
Mevduatı Artırmak
O yıllarda 1930 larda Bankanın tek rakibi toprağın altına gömülen paralar ve yastık altında gizlenen birikimlerdir. Banka mevduatı özendirmek adına , Servet Keşidesi olarak çekilişler düzenler hatta o yıllarda İş Bankasının segmentasyona gittiği  de söylenebilir. Çünkü bu çekilişleri kadınlar arasında, kadınlara yönelik yapılması müşteri ayrımını göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti ile Türkiye İş Bankasının kader çizgileri aynı noktalarda kesişir.
1926 yılında Türkiş ve Kömüriş şirketlerini kurar.Uzun yıllardır kapitülasyonlar nedeniyle yerli üreticilerin şeker pancarı ekmelerine izin verilmemiştir. Bu nedenle Türkiyede şekerciliğin kalıcı olmayacağına inanarak bunu desteklemek adına , Alpullu Şeker Fabrikasını kurar.Keza 1925 te kurulan Yüniş, ve Anadolu Sigorta  yabancı sermayelere olan ihtiyacı azaltmak adına atılmıs adımlardır. 1934 Yılında başlayan 5 Yıllık Sanayi Kalkınma Planı dahilinde Şise Cam Fabrikası 1935 te üretime geçer. 1945 yılından sonra İşbankası Yabancı ortaklıklara girerek birçok şirketin Türkiye ye gelmesine aracılık eder.
Reklam Kampanyalarında Farklı yolları denemek....
O dönemdeki reklamlarda büyük harf kullanılmaktadır. Ancak İşbankası ara ara küçükharf reklam denemelerinde bulunur. Yine o dönemde tanıklı reklamlar kullanmaya başlar
Kültür Sanat Adına yapılanlar....
1937de Resim ve Heykel müzesinin kurulmasıyla 1940 yılında İş Bankası Resim koleksiyonu oluşturulmaya başlanır. Ve işbankası Kültür Sanat faaliyeti misyonunu da üstlenir.Bu yatırımlar marka adına atılmış önemli adımlardır. Ve tüketici algısında markaya ek değer katmaktadır.
Banka Marka ve bilinirliği adına yatırımlarda bulunurken o senelerdeki kursiyerler. “Bankamız reklama harcadığı milyonları bize verse biz müşteriyi kolundan çeker bankaya sokarız” diye tepki verirken o zamandaki yönetim Kursiyerlere cevaben; “ Eğer bunu yapmıyorsanız vazifenizi yapmıyorsunuz demektir. Çünkü Müşteriyi kolundan kaptıracak kadar kapınıza yaklaştıran kuvvet reklamdır” der. Ve devam eder bu anlayış şu şekilde; “Bir defa küsüp giden bir müşteriyi yeniden o işletmeye sokmak, en teesirli reklamlar kadar bile muktedir değildir. Bunun içindir ki reklamdan daha mühimi gişe sanatıdır.” Diyerek çalışanlarını da motive eder.
Teknolojik Gelişmelen ve Bunları Müşteriye güven vererek alıştırmak...
1966      yılında kurulan Otomasyon Müdürlüğü, merkezileşen işlemleri elektronik makinalarla yapılması sağlanır. Bünye içindeki önemli olan bu kabuk değişikliği  1968 yılında yeni bir reklam kampanyasıyla tüketicilere açıklanır.Bu kampanyanın hemen arkasından çeklerin güvenli kullanılmasını sağlayan Banka kartı reklamları yayınlanır.
Türkiye’nin Hızla Büyüdüğü Yıllar....
1970-1980 li yıllarda ülke önemli bir Pazar haline gelmekte, diğertaraftanda Kırdan Kente hızla bir göç yaşanmaktadır. Türk halkı 1982 yılında bankacılık sektöründe yaşanan Banker krizinden sonra güven unsurunun önemini bir kez daha anlamıştır.
1984 yılında 60. Yılını kutlayan banka “ya vardık Ya da yoktuk” diye başlayan Tv flimi ile İşbankasının Ulusla olan kader birliğini birkez daha vurgular.
1986 yılında Başarılarla ünlü kişiler kampanyası ile yeni bir reklam dizisi yayınlanır. Örneğin Vehbi Koç un yer aldığı reklam fliminde Vehbi Koç, “İş bankası memlekette büyük itibar kazanmıştır. Bu işte itibar kolay kazanılmaz” demiştir. Bu çabaların hepsi Bankaya olan güveni artırmak için yapılan iletişimlerdir.
1989 Yılında Kurumsal Kimlik alanında uzman bir şirket olan Lipincot ve Marguelis’ten yeni bir kurum kimliği çalışması istenir.  Lipincot ve Marguelis İşbankasının adının sadece “İşbank’ kullanılması önerisinde bulunur ancak bu fikir hayata geçirilmez.
1990 yılında  Kredi kartının yaralarını anlatan reklam  Pars Mc Cann Erikson’a Kristal Elma Yarışmasında Başarı ödülünü getirir. Reklamda Yaşamdan kesitler gösterilmekte  ‘Bu kartla her şeyi yapabilirsiniz’ denilmektedir.
2000 yılında bankanın 75. Kuruluş yıldönümünde Bankanın Genel Müdürlüğü Ankara dan İstanbul a taşınır. İşbankasının Yöneticileri marka algısını şöyle özetler”  İş bankası eşitlikçidir, zengine ve fakire  eşit mesafede durur, ve süpriz yapmayı sevmeyen bir bankadır” Süprizlerle dolu olmaması ona duyulan güveni pekiştirmektev e parada ki risk unsurunu azaltmaktadır. Ancak diğer yandan da davranışları tahmin edilen bir marka olmak, marka geleceği açısından tehlikeli olabilir. Çünkü yeni gençlik süprizleri ve yenilikleri seven bir nesildir. Bir başka deyişle, markanın güçlü yönleri, gün gelir markaya katkısını yitirebilir.
İş bankası Kredi Kartı pazarını 1990 yılında girmiştir:Ancak Zaman içinde Pazara pek çok taksit kartı sunulmuştur. İş bankası 2001 yazında Maximum Kartın lansmanını gerçekleştirir. İş bankasının kredi kartlarının yerleşik algısından ziyade daha genç ve orta gelir düzeyli  kentliler hedef seçilir. Bu dönemdeki reklam ajansı Rafineridir. Kartı daha geniş kitlelere yaymak için, sağlanan rasyonel yararların yanı sıra, daha duygusal daha sıcak, daha sevimli bir marka imajı yaratılmak istenir.”Zuzu “ TV fliminde duygusallık ögesi artırılır ve kampanya bir anda herkesin  diline dolanır...Reklam fliminin başında ailenin daha yeni konuşmaya başlayan bireyinin, arabanın arka koltuğundan dışarıyı seyrederken görürüz. Pencereden gördüğü kuzular dikkatini çeker ve “zuzu zuzu diye tekrarlamaya başlar ve babası da en yakın bezin istasyonunda durur birikmiş maxi puanlarıyla bir oyuncak “zuzu” alır.
Sonuç Olarak;
Marka kurulduğu günden bugüne tüketicisiyle itetişimin kesintisiz sürdüren bir markadır. Marka hiçbir zaman bağırıp çağırmıyor.Bankacılıkla ilgili birçok yeniliği Ülkeye getiriyor ama bunu yumuşak bir dille anlatıyor. Yenilik yapılacaksa İşbankası bunu kendine görev sayıyor.
İşbankası her durumda her şartta Türkiyenin yanında olduğsa gelecektede yanında olacağının altını çizer. Başka bir deyişle, İşbankası kurulduğu günden beri üstlendiği, Cumhuriyetin iktisad programı doğrultusunda hareket etme görevinden hiçbir zaman uzaklaşmaksızın, Türk ulusuyla kader birliğini sürdüren bir marka olarak ve sürekli markasına değer katarak bu yolda devam etmektedir...

Hazırlayan:  Esra F. Türkal

12 Ağustos 2014 Salı

Aşkmarkaları /Love Marks



.
Aşkmarkalarını sorduğunuz herkes bambaşka yanıtlar verecek, kendi listesini oluşturacaktır. Ancak dünya çapında milyonlarca kişi tarafından aşkmarkası olarak görülen markaların bazıları şöyle: 
APPLE Bir elmadan çok daha fazla güçlü bir bağ... Fanatiklerine göre, Apple, fonksiyonel bir sanat eseri. Yıllardır Apple kullanan birçok kişi, kolay kolay bu markadan vazgeçemez kendimden biliyorum Apple ile kurduğum bağdan beri başka bir markayı kullanamıyorum.
ZIPPO Sigarayı bıraktığı halde Zippo’sunu hala saklayan birçok kişi var.. Kullanan kişiye bağımsız, masküler bir imaj kattığını düşünüyorlar. 
HARLEY-DAVIDSON Özgürlük sembolü olarak görülüyor. 50 yaşını geçtiği halde hala Harley-Davidson tutkunu olan insanlar var. Bunlar tasarımının ötesinde, sesinin, kokusunun bile farklı olduğunu düşünüyor. 
VW 1970’lerin “tosbağa”ları uzun süre popülerliğini korudu. Çok daha hızlı, teknolojik olarak daha ileri modellerin çıkması, “vosvos severleri” tutkularından vazgeçiremedi. VW fanatikleri, bütün dünyada zaman zaman bir araya geliyor.  Kuşadası yolu üzerinde denk geldiğim Vosvos konvoyu beni cezbelemişti üzerinden uzun yıllar geçsede hala o manzarayı unutamam.
THE ECONOMIST Yıllarca siyah-beyaz, sade tasarımını değiştirmedi. Renkli basıma geçtiğinde bile, mizanpajında küçük değişiklikler yapmakla yetindi. Dünya çapında en çok okunan dergilerin başında geliyor. 
NIKON Gerçek fotoğraf meraklılarının hemen hepsinin manuel bir Nikon makinesi var. Dijital makineye geçenler, yeni makineleri de Nikon marka olsa bile, eskisini çoğunlukla elden çıkarmaya kıyamıyor. 
Türkiye’deki aşk Markalarını oluşturacağım yazı dizisinde ayrıntılı anlatacak olsam iki markaya kısaca dokunmak istiyorum.
ARÇELİK Türkiye’nin aşkmarkalarının en başarılısı Yapılan tüm araştırmalarda sevilen ve akla ilk gelen marka, iyi ürün.Çelik robotu ve jınglıyla da zihinlerden kolay kolay silinecek gibide değil.
 

EFES PİLSEN
Efes Pilsen, yerli bir başka “aşkmarkası”. Onun da sadık ve seven bir müşteri kitlesi var. Kendilerini Efesçi olarak tanımlayan bu kitle, yalnızca kendi biralarını tercih ediyorlar.  
 

19 Temmuz 2014 Cumartesi

İnovasyon ve Markalaşma

80'li yıllarla birlikte hızlanan küreselleşmeyle, dünya üzerinde bilginin ve ürünlerin dolaşım hızı arttıkça ürünler ve hizmetler de giderek daha fazla birbirlerine benzemeye başladı. Rekabetin varlığı hem üreticiler hemde tüketiciler için bir çok olumlu özelliğide beraberinde getirdi, üreticiler bu acımasız rekabet şartlarında varlıklarını sürdürebilmek için yeni yollara arayışına giderken karşılarını yenileşme ve değişim kavramını bir arada barından inovasyon kavramı ile karşı karşıya geldiler inovasyon kavramı, uygulamaya başlayan üreticler tüketicilere daha geniş bir ürün yelpazesiyle, daha kullanışlı, daha farklı, daha iyi ürünler sunmaya başladılar bu doğrultuda tüketicilerin tercih sınırları genişletilmiş oldu.
Değişimi yoğun olarak yaşadığımız bu çağda önünde yüzlerce çeşit ürün olan tüketicinin algısındaki değerinizi korumak ve hayatta kalmak artık çok zor, ABD de yılda 30.000 yeni ürün piyasaya sunuluyor ancak 27.000 kadarı tarihe gömülüyor. Fark yaratan tüketiciye yeni bir değer katan inovatif ürünler ancak başarıya ulaşıyor.
 Hepimiz birer tüketiciyiz ve her alanda inovasyona dayalı farklı bir yaklaşım sunan ürün ve hizmetlerin peşindeyiz.Türkçe karşılığı 'yenilik ve buluş' olan inovasyon kavramının paralelinde ise markalaşma ön plana çıkmaktadır. Markalaşmanın iki temel amacı vardır; birincisi; Sunduğunuz ürün ya da hizmeti, doğrudan rakibiniz olan ya da olmayan benzer ürün ve hizmetlerden farklılaştırarak, ona pozitif bir anlam ve değer katacak bir mesaj ile birlikte hedef kitlenizin beynine kazımak. İkincisi ise; Sunduğunuz ürün ya da hizmete kattığınız değer ile, hedef kitlenizin fiyat duyarlılığını azaltmak ve fiyat rekabetinden uzaklaşarak satışlarınızı olabildiğince kârlı bir hale getirmek.
 
Peki, inovasyon nedir?
 İnsanların inovasyon konusunda ki en büyük yanılgısı inovasyonu sadece yaratıcılık fikriyle sınırlı görmeleridir. Oysaki inovasyonun yaratıcılık fikri ile gerçekleşeceği çok önemlidir ancak inovasyon yaratıcılık fikrinden de, çok daha fazlası demektir. İnovasyon; müşteri ihtiyaçlarının değer yaratılarak ekonomik bir biçimde tatmin edilmesini sağlayan fikirlerin piyasada uygulanmasıdı.İnovasyon sürecinde sıklıkla karşılaşan yeni fikirleri ortaya çıkaran insanların, bu fikirleri piyasaya süren ve bu fikirlerle başarıyı yakalayan insanlar olmadıkları gerçeğidir. Steve Rivkin e göre, ürünler yenilikçi ve yaratıcı bir yaklaşımla piyasaya sunulmadıkları için hızla ölüme koşuyorlar. Google, gözde bir şirket olmasının yanı sıra kuruluşundan bu yana yenilikçi bir yaklaşımla piyasaya sunulan ve bu çizgisini devam ettiren bir şirket, kurulduğu dönemde ve öncesinde benzer nitelikte birçok şirket kuruldu hatta search işini ilk başlatan Google değil, Exite ve Altavista idi ancak, Yahoo Google bunların hepsini geride bıraktı. Çünkü Google çalışma şekli yapılanmasıyla farklı bir iş başardı.
İnovasyon ve markalaşma; her ikisi de özünde, sistematik bir yaratıcılık yaklaşımı ile ürün ve hizmetleri farklılaştırmayı, onlara değer katarak rekabet gücü kazandırmayı ve yapılan işi daha kârlı hale getirmeyi amaçlayan kavramlar. Ancak bu iki kavramında ayrıldığı noktalar vardır markalaşma, daha çok, sunulan ürün veya hizmetin, hedef müşteri tarafından nasıl algıladığı ile ilgilenirken, İnovasyon daha çok şirketlerin iş yapma biçimleri ile ilglidir. İnovasyon, şirketlerin daha çok içeriye doğru, markalaşma ise dışarıya doğru bakmalarını gerektirir. İş dünyasında başarının sırrı hem içeriye hem de dışarıya dikkatli bakmaktan geçiyor. Bu bağlamda inovasyon ve markalaşma bir arada, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Bu iki unsurun birbirinden koparılması söz konusu bile olamaz.  Günümüz koşullarında belki de farklılaşmaya, inovasyona ve markalaşmaya, her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunmaktadır. Günümüzde İnsanların çok fazla vakti yok ve risk almakta istemiyorlar. Kısıtlı zaman ve fırsatla kasıtlı olarak seçeneklerimizi en iyisine doğru yöneliyor en iyinin tanımı ise farklı az bulunur ve tepede olan oluyor.
Küreselleşme ile birlikte Dünya giderek genişlerken diğer taraftan küçülüyor çünkü artık işler kategorilere ve daha çok uzmanlık alanlarına bölünüyor işte en iyisi olup tercih edilmenin sırrı markalaşma ve inovasyonda saklanıyor. Son olarak Ya değişime ayak uyduramayıp, değişimi şekillendiremeden yok olup gideceğiz ya da değişimi şekillendirerek bu oyunun bir parçası olacağız.

 

17 Temmuz 2014 Perşembe

Aşk Markası Olmanın İpuçları / The Hallmarks of a Lovemark

Aşk Markası Olmanın Trickleri
Bir aşkmarkası tüketicisinin saygısını kazanabilen markadır.Bu yüzden markanız tüketicinin en iyi arkadaşına tavsiye edecek kadar güven duygusunu verebilmelidir.
Bir aşkmarkası gizemli bir markadır. Gizem duygusu insanları şaşırtır ve merak etmelerini sağlar. Bir konu hakkında her şeyi zaten biliyorsanız, artık keşfedecek bir şey kalmamış demektir. Aşırı bilginin yığıldığı bir dünyada, bilinmeyenler daha çok ilgi çeker.

Aşk markası aynı zamanda love story’dir. İnsanlara dokunarak. Yani insanların duygularına hitap ederek. Onların yaşantılarında farklılık yaratarak. Apple gibi
Aşk markası tüketicinin beş duyusuna hitap edebilendir.Çoğu insanın sadece yeni araba kokusu için araba satın aldığını biliyormuydunuz. Bir pastanenin  sizi cezbeleyen özelliği taze kurabiye kokusu değilmidir.
Aşkmarkası size kendinizi özel hissettirendir. Aşkmarkaları, onu tüketenlerin  yaşam kalitesini artırandır. Bu markaları kullandığınızda, harcadığınız paradan fazlasını alacağınızı bilirsiniz çünkü tatmin edilen yanlızca ihtiyaçlarınız değil duygularınızdırda..
Aşkmarkası size yakın olandır. Daha fazla kişiye ürün satmak için şebeklikler yapmazlar. Ve kendilerine bağlı olan müşterilerinin memnuniyetini gerçekten önemserler. Bu bağı kuvvetlendirmek için, ellerinden geleni yaparlar. Tıpkı aşık olan insanlar gibi… Müşterilerinin düşünceleri ve hayatlarıyla yakından ilgilidirler. Bu yüzden sosyal medyada hedef kitlenizin düşüncelerine önem verir.
Lovemarks is a marketing concept that is intended to replace the idea of brands. Lovemarks theory is based on human beings are powered by emotion.
High respect and high love? You are a Lovemark.
Call it Lovemarks or call it something else, but the pressing question for 21st-century marketers in a digital world of social networking and brand advocacy is how to engage people so they embrace and proselytize your brand. The answer to that question: move from the top left hand quadrant to the top right. Lovemarks reach your heart as well as your mind, creating an intimate, emotional connection that you just can’t live without. Ever.
The Hallmarks of a Lovemark
A Lovemark’s high Love is infused with these three key ingredients to create lovemarks: Mystery, Sensuality, Intimacy
Mystery
Great stories: past, present and future; taps into dreams myths and icons;and inspiration
• Sensuality
Keeps the five senses on constant alert for new textures, intriguing scents and tastes, wonderful music. Sight, hearing, smell, touch, taste. Our senses work together to alert us, When they are stimulated at the same time, the results are unforgettable.
• Intimacy
Means empathy, commitment and passion. The close connections that win intense loyalty as well as the small perfect gesture. Without Intimacy people cannot feel they own a brand, and without that conviction a brand can never become a Lovemark.
The Future of Lovemarks
Lovemarks can be found everywhere but to connect with consumers brands will need to go straight for the heart.

1 Temmuz 2014 Salı

Love Marks / AşkMarkası

Pazarlamanın evrim teorisi olan Aşk Markası  ürün-markalaşma sürecin son halkası.
Bu teori bir markaya duyulan sempati, yakınlık, ilgi, sevgi gibi duyguların markanın yaşam sürecindeki önemine atıflarda bulunur. Aslında, pazarlama dünyasında benzer yaklaşımlara son dönemde sıkça rastlanıyor. Örneğin; Marka ve Duyular kavramı da markaların duygulara hitap etmesinin önemine vurgu yapar ve tüketiciyle duygusal bağ kuramayan markaların yok olmaya mahkum olduğunu örneklerle açıklar. Bunun öneminin farkında olan markalar ise reklamlarında duygu kavramını sıkça işler oldu. Ürünü anlatan, kalitenin altını çizen, reklamların yerini  tüketicinin ürüne duyduğu tutkuyu vurgulayan reklamlara almaya başladı.
Aşk Markası kavramının babası Kevin Roberts’a göre bu trendin arkasındaki en önemli nedenlerden birisi, insanların yalnızlaşması. Bu durumu şöyle anlatıyor: “Bugünün tüketicisi, markalarla çeşitli şekillerde bağ kurmak istiyor. Yeni duygusal bağlar arıyorlar. Yalnız yaşayan birçok insan var ve 10 yıl içinde bunların sayısı daha da artacak. İngiltere’de yalnız yaşayan 7 milyon yetişkin var. Bu, 40 yıl öncekinin 3 katı. 2020 yılında, hanehalklarının yüzde 40’ı tek kişiden oluşacak.” 
İşte, aşkmarkası burada devreye giriyor. İronik olan bu durum, insanlar arasındaki duygusal bağlar zayıfladıkça, bu boşluğu gidermek üzere “duygusal marka” kavramı devreye giriyor. Tüketici, kendisiyle duygusal bağ kuran markayı tercih ediyor. Onun duygularına hitap edebilen marka ise benzerleri arasından sıyrılıyor.
Aşkmarkası olmak neden bu kadar önemli?
Marka sayısının çok fazla artması, markaları giderek önemsizleştiriyor. Bu kalabalığın içinden sıyrılıp çıkmak için markaların aşkmarkası haline gelmesi gerekiyor. Bunun anahtarı, güçlü duygusal bağlar yaratabilmek. Kısacası aşkmarkası olmak önemlidir çünkü insanların markalara olan bağlılığını belirleyen unsur insanların duygularıdır.


Lovemarks thinking is the unique way we look at the relationships people have with products, services and entities. Lovemarks are the future beyond brands because they inspire Loyalty Beyond Reason
Lovemarks transcend brands. They deliver beyond your expectations of great performance. They reach your heart as well as your mind, creating an intimate, emotional connection that you just can’t live without.
So, what's the definition of lovemarks?
The company has defined the term according to different interpretations, that can be seen in the following table.. With the brands people creates a love story and that's the difference between brand and lovemarks.
The relationship lasts a life time and that's the investment that guarantees success in the market more than just manipulating consumers for an instant response.